7 Eylül 2014 Pazar

Ne dersiniz ?



Ne dersiniz ? Fazla mı genel ve gerçek bir etiket ?
-"Selam ben Türk kızı. İnsanları dış görünüşüne göre ezerim. Her yaptıkları işi ”beni tavlamaya çalışıyor” diye görürüm. Çünkü ben çok güzelim. Bütün erkekler bana hasta. Çevremde pervane oluyorlar. Orada burada kitap okuyor bazıları hayvan besliyor. Doğayı seviyor falan. Çünkü bunlar benim hoşuma gidiyor sadece. Beni tavlamak için çeşit çeşit şeyler. Kitap okumak sadece biz kızların işi. Kotun altına terlik giyen adamların değil. Göz zevkim bozuluyor.
Kareli gömleği de sırf kızların hoşuna gidiyor diye giymiş görüyor musunuz.
Allahım resmen ulaşılmazım. Herkesten üstünüm çünkü babam bana harçlık veriyor. Özgürüm çünkü babam hava karardıktan sonra gezmeme izin veriyor. İstediğimle de sevişiyorum. Oh. Siz abazalarda evde internet başında karı kız bakın.
Şu tiple bu insanları böyle lüks restauranta nasıl alıyorlar anlamıyorum. Ee benim özelliğim nerede kaldı. zaten sırf check-in yapmak için geliyorum. üfff.
Ama yakışıklı erkekler kitap okuyunca ölüyorum ya. Böyle sakallarını sevesim geliyor. Ne kadar bilgililer.
Son olarak Nutella yiyen erkek candır."- (alıntıdır)

26 Ağustos 2014 Salı

Demem o ki dostlar ..


Demem o ki dostlar, vazgeçebilmek lazım.
Eğer bir yol bizi mutlu etmiyorsa onda körü körüne sebat etmek yetine, nefsimizi kendimize rehber kılmak yerine, bırakabilmek lazım. Yazamadığımız kitapları, çekemediğimiz filmleri, geliştiremediğimiz projeleri, yürütemediğimiz meslekleri ve artık bizi sevmeyen sevgilileri bırakabilmek...

Vazgeçebilmek, bazen en güzeli!

11 Ağustos 2014 Pazartesi

AZ


Her şey, ölülerin başını beklemekten iyidir, diye düşünmüştü. Sonra da köyüne dönmüş ve yaşlı annesiyle kucaklaşmıştı. "Ne yaptın oğlum bunca yıl?" diye sormuştu kadın. O da "Hiç" demişti "Durdum öyle."

"Peki, şimdi ne yapacaksın?"
"Yoruldum durmaktan, bir şeyler yapacağız işte."
"İyi de ne?"
"Daha yeni geldim be ana, pişman etme adamı!"
Yasin hiç bir şey yapmayacak ve durmaya devam edecekti. Ölene kadar. Sonra da yok olup gidecekti. Hiç gelmemiş gibi. Dünya üzerindeki insanlardan farklı olarak. Çünkü bütün insanlar bir şeyler yapmış, yapıyor ve yapacaktı. Hatta öldükten sonra bile. Bazıları cennete gidecek, bazıları doğaya karışacak, bazıları da yeniden doğacaktı. Kimse Yasin kadar yok olup gitmeyi göze alamıyordu. Kimse, bir iz bırakmadan kaybolmaya cesaret edemiyordu. Dünyadan gelip geçtiklerine birilerinin tanıklık etmesi şarttı. Varlıklarını süslemek için Yasin hariç, herkesin, içine gömüldüğü bir piramidi vardı. Ama Yasin fazla ölü görmüştü. Hayatı boyunca bir savaş alanında yaşamış gibi. Dünya üzerinde hayatta kalan en son insan kadar ölü görmüştü. Belki de bu yüzden yok olup gitmekten korkmuyordu. Var olmaktan yeterince korktuğu için.


                                   Hakan Günday, AZ

24 Temmuz 2014 Perşembe

Tayyar Çıkmazı



Tam bir çıkmazdayım Gülfidan. Bu öyle bir çıkmaz ki, bir yanda artık beni bile usandıran hatıralarım, öte yanda ipe sapa gelmez hayallerim, başları göğe eren koca binalar misali hayat sokağımın iki yakasında sırt sırta pervasızca yükselmiş. Sokağın sonu ise şu bir avuç bedenimi yutacak olan devasa mezarım. Anlayacağın kabrime doğru yürüyorum cılız adımlarımla. Buraya Tayyar Çıkmazı diyorum ben; Tayyar Çıkmazı.




                                  Arifzade, Şizofrenin Kamburu

9 Haziran 2014 Pazartesi

Çizik

yalnız kalmamalı kimse
tek başına
atarsın ya bir adım
işte vurur orada
beynine
beyninin anlayamadığı
teksindir artık
yoktur kimsen
elinden tutacak
tuttu mu bırakmayacak
yoktur ya kimsen
yalnızlık derler buna
ve seversin bunu
kendine yetebileceğini düşünen kimse
sensin bu
zannedersin sadece
neden olmasın diyerek atarsın
yavaş yavaş adımlarını
sonra ilk bunaltı gelir hani
hani o ilk of
ilk ne yapıyorum ben
seni almıştır içine işte
bırakmak istemez
daha bir sarılır sanki
sen ne kadar yeter demek istesen de
diyemezsin
demeyeceksin de
beklersin orada öylece
birini birilerini herkesi
yolun sonu bu derken
biri gelsin
seni kurtarsın istersin
alışmaya çalışırsın
ve
beklenmedik bir şekilde
kolay alışırsın kendine
alışmaya alışmış bedenin
yok olmaya giderken
küçük bedenin          
hapsolduğun bedenin
kurtulmak istersin
bilirsin aslında kurtuluşu
ama yapamazsın
çünkü sen hala
hala bekliyorsundur
hiç gelmeyecek olanı
hiç gelmeyecek onlar

1 Haziran 2014 Pazar

Sivil İtaatsizlik



Toplum makinasının düzgün çalışmasından sorumlu değilim. Bir mühendis çocuğu değilim. Şunu biliyorum ki, bir meşe ile kestane yan yana büyümeye başladığında, biri diğerine yol vermek zorunda değildir, her ikisi de kendi doğalarına uygun olmalı, ellerinden geldiğince büyümeli ve tohum sürmelidir, ta ki, tesadüf eseri, biri diğerini gölgede bırakıp mahvedene kadar. Eğer bir bitki doğaya uygun yaşayamıyorsa, ölür; tıpkı insanlarda olduğu gibi.

19 Mayıs 2014 Pazartesi

İlahi Manifesto (!) +18

Bazı şeyler zorunluluktandır hani okulun çalışkan bakımsız kızına sınavda kopya vermesi için yavşaman gibi. Bazı şeylerde ayaklarını pencereden sarkıtıp sigara içmek gibi hafiften kişiseldir güzel zamandır şımartmak için egomuzu.
Ama en güzeli içimizdeki hayvansal dürttülerin bizi ele geçirmesidir. İşte o gerçektir. Örnek verecek olursam; tertemiz bir kalçadan içki döküp ordan içmek gibi ya da küçük bir miktar kokaini klitorise kadar yayıp çekmek gibi. Hayat salgıladıgın hormonların seni elegeçirmesine izin verdiğin zaman güzeldir.


18 Nisan 2014 Cuma

Yarın



Yarın bugünü yaşanabilir hale getiriyordu.
Kendimizi bir binanın tepesinden hep beraber boşluğa bırakmayışımızın nedeni yarındı- lotonun çıkma ihtimalini, aşık olunacak insanla tanışma ihtimalini, sonsuz mutluluk ihtimalini içinde barındıran o sihirli sözcük: yarın.

3 Nisan 2014 Perşembe

Zehirli Örümcekler


  Bak, bu zehirli örümceğin mağarasıdır. Görmek ister misin onu? Ağı şurada asılıdır: Dokun da titresin.
İşte geliyor kendiliğinden: Hoş geldin zehirli örümcek! Sırtında oturuyor kapkara, üçgeninle alametin ve ben senin ruhunda ne oturduğunu da bilirim.
  Senin ruhunda öç oturmakta: Simsiyah bir yara kabuğu bağlar, ısırdığın yeri; zehrin, öçle fırdöndürür ruhu!
  Tasvir ederek buyuruyorum size, ey ruhu fırdönenler, ey e ş i t l i k vaizleri! Sizler zehirli böceklersiniz kanımca ve gizliden gizliye kin besleyenler!
  Fakat açığa çıkaracağım yakında, gizlendiğiniz yerleri: Bundan ötürü gülüyorum yüzünüze, yücelere has kahkahamla.
  Bu sebeple yerle bir ediyorum ağınızı, öfkeniz yalancılık mağaranızdan çıkmaya ikna etsin diye ve "adalet" sözünüzün arkasındaki kininiz açığa çıksın diye.
  İ n s a n ı n  k i n d e n  k u r t u l u ş u, benim nazarımda, en büyük umuda uzanan köprüdür zira; uzun süren kötü havaların ardından beliren gökkuşağıdır.
  Hiç kuşkusuz, başka türlü olmasını ister, zehirli örümcekler; "adalet" diye tanımlanan, dünyanın kötü havasıyla dolmasıdır intikamımızın- böyle söyleşirler aralarında.
  "Bize benzemeyen herkesten öç almak ve hakaret etmek isteriz." Böyle aheder, zehirli örümcek yürekleri.
  "Ve "eşitlik istenci"- bundan böyle erdemin adı bu olmalı. Bundan böyle şiddetle bağıracağız, kudretli olan her adaletsize karşı!"
  Ey eşitlik vaizleri, sizde "eşitlik" diye haykırıyor, kudretsizliğin zalim çılgınlığı: Böyle bürünüyor, saklı kalmış en zalim arzularınız, erdem sözlerinize!
  İncinmiş kibir, gizli haset belki de babalarınızın kibir ve hasedi: Bunlar bir kıvılcım ve bir öç çılgınlığı halinde çıkıyor sizden.


  Coşkulu kişilere benzer onlar: fakat onları coşturan yürek değildir,- öçtür bilakis. İnce ve soğuk göründüklerinde, onları ince ve soğuk gösteren ruh değildir, hasettir bilakis.
  Kıskançlıkları, düşünürün yoluna da sevk eder onları ve kıskançlıklarının belirtisidir bu- daima aşırıya kaçarlar: ta ki yorgunlukları, kar üzerinde uyumak zorunda kalana dek.
  Öç yükselir her yakınmalarında, ıstırap verir her övgüleri ve yargıç olmak mesut kılar onları.
  Fakat dostlarım, şunu tavsiyede bulunurum size. Güvenmeyin fazlasıyla cezalandırmaya eğilimli olanlara!
  Bunların, mahiyeti ve menşei bozuktur; cellat ve polis köpeğine benzer suratları.
  Sürekli adaletten dem vuranlara güvenmeyin! Hakikaten ruhlarının tek eksiği bal değildir, ve kendilerini "iyi ve adiller" olarak tanımlıyorlarsa, unutmayın ki eksikleri yoktur "riyakar" olmaları için; iktidardan başka.






                   
Friedrich W. Nietzsche / Böyle Buyurdu Zerdüşt

19 Mart 2014 Çarşamba

Panayır Sinekleri


  Yalnızlığına sığın dostum! Mühim adamların tantanası karşısında afallamış görüyorum seni ve de küçük adamların iğneleriyle sokulmuş.
  Yalnızlığın bittiği yerde başlar panayır:ve panayırın başladığı yerde, başlar büyük oyuncuların gürültüsü ve zehirli sineklerin vızıltısı.
  Dünyada en iyi şeyler dahi, onları gösterecek kimse bulunmazsa, bir şeye yaramazlar: halk, bu göstericilere "büyük adam" der.
  Büyükten pek anlamaz halk; yani yaratmadan. Ancak halk, büyük davaların bütün göstericilerine ve oyuncularına karşı duyarlıdır.
  Dünya, yeni değerler yaratanların çevresinde döner:görünmeden döner. Oysa, oyuncuların çevresinde döner halk ve şan:böyledir dünyanın gidişi.
  Ruh vardır oyuncuda, lakin zayıftır vicdanı ruhun. O, daima inanmak istediği şeye inanır en çok-k e n d i n e inanır!
  Yarın başka, ertesi gün başka bir şeye inanır. Hızla değişken duygulara sahiptir halk gibi ve değişken haleti ruhiyeye.

                      Friedrich Nietzsche /
                                   Böyle Buyurdu Zerdüşt

25 Ocak 2014 Cumartesi

Yeni Putlar


  Yeni put, kahramanları şeref sahibi olanları ister etrafında! Memnuniyetle güneşlenir, iyi vicdanların ışığında, - o soğuk hilkat garibesi!
  Bu yeni put, ona taptığınız müddetçe, vermek ister her şeyini size: Böylece satın alır kendine, erdemlerinizin parıltısıyla mağrur gözlerinizin bakışını.
  Lüzümsuzları tuzağa düşürmek ister o! Evet, cehennemi bir sanat eseri icat edildi burada; bir ölüm atı, ilahi payelerin süslü koşum takımı içinde tangırdayan.
  Evet, niceleri için, kendini hayat olarak öven bir ölüm icat edilmiştir burada; hakikaten tüm ölüm vaizlerine canı gönülden yapılan bir yardımdır bu!
  Devlet derim, iyilerin ve kötülerin, tüm zehir içenlerin bulunduğu yere: devlet derim, iyilerin ve kötülerin, herkesin kendini kaybettiği yere: devlet derim, herkesin ağır ağır intiharlarına - "hayat" denilen yere.
  Şu lüzumsuzlara bakın hele! Çalarlar eserlerini kâşiflerin, hazinelerini bilgelerin: "yüksek öğrenim" diye tanımlarlar hırsızlıklarını - ve her şey bir hastalık, bir dert haline gelir onlar için.
  Şu lüzumsuzlara bakın hele! Hastadırlar daima, kusarlar safralarını ve buna gazete derler; Yutarlar birbirlerini ve hazmedemezler üstelik.
  Şu lüzumsuzlara bakın hele! Servet edinirler, edindikçe züğürleşirler. Güç, ama öncelikle gücün kaldıracı olarak çok para isterler, - şu lüzumsuzlar!
  Tırmanışlarına bakın hele, şu çevik maymunların! Birbirlerinin üzerine basarak yükselmeyi istemekteler, böylelikle batağa ve uçuruma sürüklemekteler birbirlerini.
  Tahta ulaşmak ister hepsi de: bu da divanelikleri onların - sanki tahta oturmuş gibi saadet! Bataklık vardır oysa çoğu kez tahtın üzerinde - hatta çoğu kez bataklık üzerindedir taht. Hepsi divane bunların, şu tırmanan maymunlar ve onların açgözlülükleri. * Pek fenadır kokusu putlarının, o soğuk hilkat garibesinin: pek fena kokar şu putperestlerin hepsi. Kardeşlerim, boğulmak mı istersiniz ağızlarının, ihtiraslarının sisinde? Evladır oysa camı çerçeveyi kırıp, boşluğa atlamak!
  Çekilin yolundan fena kokunun! Kaçıp kurtulun bu lüzumsuzların putperestliğinden!
  Çekilin yolundan fena kokunun! Kaçıp kurtulun şu insan kurbanlarının dumanından!
  Hala açık yeryüzü yüce ruhlara. Boş duruyor hâlâ, etrafında sakin denizlerin kokusunun estiği pek çok yer, yalnızlar ve yalnız çiftler için.
  Hâlâ mümkün yüce gönüller için hür bir hayat. Hakikaten, mülkü az olanın, tutkusu da az oluyor: küçük yoksulluk çok yaşa!
Devletin bittiği nokta neresi ise, orada başlar; lüzumsuz olmayan insan: orada başlar, lüzumsuzların türküsü, biricik ve yeri doldurulamaz bir şekilde.
Oraya, devletin b i t t i ğ i yere, - şöyle bir bakının kardeşlerim! Görmüyor musunuz ebemkuşağı ve köprülerini üstinsanın?-

                                                                                              Böyle buyurdu Zerdüşt.

     Friedrich W. Nietzsche / Böyle Buyurdu Zerdüşt syf:73,74,75