30 Nisan 2013 Salı

Zor


Arkadaşımın da dediği gibi... Üzerine kitap yazılacak bir şarkı.

Baksanıza sözlere;

Biliyorum duymak istediklerin bunlar değildi 
Bu yüzden zafer saymıştım zamansız gidişini 
Öyle ya sen ondokuzunda koca bir kadındın 
Oysa ben seni tüm yalanlardan daha çok seviyordum 
Zor! 
Zor kadere emanet ettim seni 
Sen benim kördüğümüm, tutamadığım gözyaşım 
Zor!
Zor bir daha , daha da güvenmek 
Bana düşen kabullenmek, zor da olsa dönüp gitmek 
Birgün gelir de bir an, çokça zamanlardan sonra 
Geri dönüp baktığında bilmem anlarmısın 
O senin bir anının benim ömrüm olduğunu 
Ne çok sevildiğini 
Artık çok geç olduğunu 
Zor!...






28 Nisan 2013 Pazar

Cehenneme Gitme Yöntemleri





Sıralı sırasız kaybettim arkadaşlarımı..Çekildiler: Cehennemin en kuytu köşesine doğru yalınayak. Çekildiler: Hiç varolmadan, hep yokolmayı tasarlayarak.Kimi on yedisinde, on dokuzunda; kiminin yaşı bile yok.İçli bir keman sesiyle.. İçil bir titreşimle.. İçli bir davasızlıkla..Çalışmayan, melodisi olmayan bir müzik kutusu gibi..Çekildiler: Zebanilerin duudaklarında ruja dönüştüler.Çekildiler: Altın bir tencerede kaynayan su örümcekleri gibi..Bazısının yalnızca gözleri güzeldi. Bazısının yalnızca kararan bakışları..Bazısının yalnızca ifadesi güzeldi. Bazısının yalnızca kahkahası..Bazısının yalnızca ölmesi güzeldi. Bazısının yalnızca oyuncakları..Onlar enjektörlerle avundular.Onların elindeki anahtardı enjektör.Bir tuhaf şatonun kapısını açtılar!Gittikleri yerde, şimdi, en çok hangi şarkıyı mırıldanıyorlar?!

25 Nisan 2013 Perşembe

The Chosen Pessimist



Müsaade ile, şarkı hakkında bir iki lakırdı etmek isterim.
Sözü getirelim şarkıya, In Flames'ı bilen bilir, bilmeyenlere de söylemeyi borç bilirim ki Death Metal grubudur. Yani gürültülüdür kendileri birazcık(!) Ama gelgelelim ki The Chosen Pessimist adlı şarkılarında (sözde) gürültülerinden eser yok.

Şarkı, (kendimce) insana sabretmeyi öğretiyor. 8 dakika olmakla birlikte yaklaşık 1 dakikadan fazla bir süre sizi şarkının santimantalına hazırlıyor kendileri. Sormayın sonrasını, öyle bir giriyor ki şarkı beklediğime değdi dedirtecek türden. Karamsar bir şarkı olduğununda altını çizmek isterim sizlere. Ama hiç bir karamsarlık bana bu kadar huzur vermemişti şimdiye kadar diyerek de eklemek isterim.

Ben başarısız bir adamım.
Sevdiklerimi elimde tutamayacak kadar başarısızım hemde. Buna başarısızlık denmez demeyin hele bir. Sevdiklerini elinde tutamıyorsan başarısızsındır, var mıdır ötesi? Sevdiğini hissettirememişsin demektir, değerlerinin karşılığını verememişsin demektir. İşte bu yüzdendir bu şarkıya olan bağlılığım. 

Küçük, çok küçük...

Küçük şeyler, hepsi bu kadar. Hayat dediğimiz, aşk dediğimiz, nefret dediğimiz, yalnızlık dediğimiz, mutluluk dediğimiz şeylerin her biri, küçük küçük şeylerin bir araya getirdiği kavramlar sadece. Her birinin içinde ufak duygu atomları, anlam DNA'ları var ve kavramları bu bakış açısıyla algılamaya başladıktan sonra her şey çok daha büyülü, çok daha ilahi gözükmeye başlıyor. Ne var ki, o kavramların içindeyken, nadiren anlayabiliyoruz neyin ne anlama geldiğini. Hayatın tam olarak hangi ufacık şeylerden teşekkül olduğunu anlamak için ölümle aramızda sadece 1-2 santim olması gerekiyor, yalnızlığın gerçekten nelere bölüştürüldüğünü anlamak için saatlerce tavanı seyretmek. Aşkın aslında çok da büyük bir şey olmadığını anlamak için dışarı çıktığında yüzüne vuran meltem, kapının gıcırtısı, otobüs durağındaki bir ışık parıltısı yeterli oluyor. Küçük şeyler, küçücük şeyler, aslında çok büyük anlam ihtiva ediyor.

.





Herkes kendi kafesinde ego mastürbasyonu yaparken neden bu kalabalığa karışma arzusu? Neden bu olduğumuz gibi görünmeme? nedendir bu korkaklığımız?
Bir varlık bilmecesidir bu, görünenin arkasındaki sırrı bulmak: hepimizi ele verir. Kalakalırız tüm anadan doğma çıplaklığımızla.

Acının sancısı ortaya çıktığı vakit nem vurursun doğan güneşe, sana, bana. 

Nedir adın? Cismin neye benzer ey özüm? Nedir bu gizlenme uğraşın? 
Bırak özgür et içinde ki kor alevi... 
kül et sonra varoluşun baş kaldırışıyla. 

söyle! 
İçindeki bilmeceyi çözdüğün vakit kim bir daha içindeki benliğini bozabilir?