28 Mayıs 2013 Salı

Sarhoş olun !






Her zaman sarhoş olmalı. Her şey bunda: Tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken Zaman'ın korkunç ağırlığını duymamak için, durmamacasına sarhoş olmalısınız.
Ama neyle? Şarapla, aşkla ya da erdemle, nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun.
Ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız, sorun yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan konuşan her şeye sorun, "saat kaç" deyin; yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir karşılığını:"Sarhoş olma saatidir. Zamanın inim inim inleyen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! Şarapla, aşkla ya da erdemle, nasıl isterseniz."











26 Mayıs 2013 Pazar

Zargana









Bir insan ya gitmek ister ya da kalmak..

Gidenler üzüntüyü çarşaf yapıp üzerine yatar ve o çarşafın üzerinde bin bir zevk içinde hayatla sevişir..
Kalanlarsa vasat hayatlarını, bir ürünün taban ve tavan fiyatlarına benzeyen taban ve tavan duygular içinde yaşayarak yerleşik düzenin sokak lambaları haline gelir..








                                Hakan Günday, Zargana(Sf.53) 










25 Mayıs 2013 Cumartesi

Koyunlar gibi !..






Hepimiz aynı televizyon programlarıyla büyüdük. Sanki hepimize aynı suni hafıza takılmış... Hepimizin belli başlı hedefleri aynı. Hepimizin korkuları aynı. Gelecek parlak değil...        Çok yakında aynı anda aynı şeyleri düşünmeye başlayacağız Mükemmel bir uyum içinde olacağız. Senkronize. Birleşmiş. Eşit. Katı. Karıncalar gibi. Böcekler gibi. Koyunlar gibi...!

Benim Hikayem







Kendi hikayemi kendime anlatmaktan, durmaksızın aklımdan geçirmekten bıktım. Artık içimde eskiyor. Dışarı vuracak sözcükleri bulamıyorum. Sizinle konuşuyorum ya, bir yandan eski anılar kayıyor dilimin altından. Her şeyi iç içe, karmakarışık, yaşandığı gibi anlatmanın bir yolu bulunmadı mı? Hiç bekletmeden, dil altında eskitmeden? Sıralamalara gitmeden? Kendime tarafsızlık parantezleri koymadan?

                                                                                                                                                                                             

                                            |Tomris Uyar


23 Mayıs 2013 Perşembe

İç Sıkıntısı..







İç sıkıntısı delirtir...

İç sıkıntısı intihar ettirir...
İç sıkıntısı lanetler...
İç sıkıntısını tıp bilmez...
İç sıkıntısını doktorunuz duymamıştır...
İç sıkıntısı yaşamı yaralar...
İç sıkıntısı yaşamın göbek kordonunu düğümler...












Ninni






 
Antik Yunan kültürü uzmanları, o dönemde yaşamış insanların fikirlerini kendilerine ait saymadıklarını söylüyor. Antik Yunanlılar akıllarına bir fikir geldiğinde, bir tanrı veya tanrıçanın kendilerine bir emir verdiğini sanıyorlardı. Apollon onlara cesur olmalarını söylüyordu. Athena ise aşık olmalarını söylüyordu. 

Günümüzde insanlar ise ekşi kremalı patates cipsi reklamı duyar duymaz, satın almak için hemen sokağa fırlıyorlar ama buna özgür irade diyorlar artık. 

Antik Yunanlılar en azından dürüstlermiş.

21 Mayıs 2013 Salı

“vay canına”













Benim için çılgın insanlar önemlidir, yaşamak için çıldıranlar, konuşmak için çıldıranlar, kurtarılmak için çıldıranlar, aynı anda her şeyi birden arzulayanlar, hiç esnemeyenler, beylik laflar etmeyen, yıldızların arasında örümcek çizerek patlayan ve ortadaki mavi ışığı görenlere “vay canına” dedirten o muhteşem sarı patlayıcı gibi yanan, yanan, yanan insanlar…

19 Mayıs 2013 Pazar

Görünmez Canavarlar





..."ve eğer özgür iradeniz olduğuna gerçekten inanıyorsan Tanrının bizi aslında kontrol edemeyeceğini de bilirsin" diyor Seth...

Seth ellerini direksiyondan kaldırarak derdini anlatmak için havada sallayıp duruyor. "Madem Tanrı bizi kontrol edemiyor" diyor," o halde, tek yaptığı bizi izlemek ve sıkılınca da kanalı değiştirmek."




                                           
 (Invisible Monsters)(Sf.84) 

Tıkanma 5







"Bütün bu aptal kayalarla ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sorarım. 
"Bir yere varmaya çalışmıyorum" der Denny. " Önemli olan bir şey yapıyor olmak, işin kendisi önemli." 
"Peki ne yapacaksın bütün bu kayaları?" 
Denny " Yeterince toplayınca karar vereceğim," der. 
"Peki ne zaman yeterince olacak?" 
"Bilmiyorum dostum," der Denny. "Sadece geçirdiğim günlerin bir işe yaramasını istiyorum." Hayatımızın her günü, örneğin televizyon önünde yok olup gideceğine, der Denny, yaşadığı her günü bir kaya göstersin istiyormuş. Elle tutulur bir şey. Sadece bir şey. Her günün sonunu belirlemek için bir anıt.


                                        
Tıkanma(Sf.161)

Tıkanma 4



İnsanlar dünyanın güvenli ve düzenli bir yer olması için yıllarca çalışırlardı. Ama kimse bunun ne kadar sıkıcı olabileceğinin farkında değildi. Bütün dünyanın parsellendiğini, hiz limitleri konduğunu, bölümlere ayrıldığını, vergilendirildiğini ve düzenlendiğini, bütün insanların sınavlardan geçirildiğini, fişlendiğini, nerede oturduğunun, ne yaptığının kaydının tutulduğunu düşünün. Hiç kimseye macera yaşayacak bir alan kalmadı, satın alınabilenler hariç. Lunaparka gitmek gibi. Film izlemek gibi. Ama bunlar yine de sahte heyecanlardı...Gerçek afet veya risk ihtimali olmadığından, gerçek kurtuluş şansı da ortadan kalkmış oldu. Gerçek mutluluk yok. Gerçek heyecan yok. Eğlence, keşif, buluş yok.




                                      
 Tıkanma(Sf.132)

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Tıkanma 3








Beyin korteksi, yani cerebellum, işte bütün sorun orada. Eğer sadece beyin sapını kullanarak yaşayabilirseymiş, sorun ortadan kalkarmış. Bu mutluluk ve üzüntünün ötesinde bir yer olurmuş. Balıkların psikolojik durumlarına bağlı olarak ızdırap çektiklerini göremezsin. Süngerler asla kötü bir gün geçirmez. 

Amacım hayatımı basitleştirmeye çalışmak değil, kendimi basitleştirmek.



                                         
 
Tıkanma(Sf.125)

Tıkanma 2








Deja Vu’nun bir de tam tersi vardır. Buna Jamais Vu denir. Sürekli aynı insanlarla konuşur, karşılaşır, aynı yerlere gidersiniz. Her seferinde ilk defa olmuş gibi hissedersiniz. Herkes her zaman yabancıdır. Hiçbir şey tanıdık gelmez.

(Chuck Palahniuk/Tıkanma)

14 Mayıs 2013 Salı

Tıkanma 1

Ben bağımlıları takdir ederim. Herkesin bir kör kaza kurşununa veya ani bir hastalığa kurban gitmeyi beklediği bir dünyada, bağımlıların yolun sonunda kendilerini neyin beklediğini bilmek gibi bir lüksü var.

"Tıkanma"

10 Mayıs 2013 Cuma

Ölü Zaman Gezginleri

“Kaldı ki, kendi kendime bir açıklama yapsam bile, hangi kendime yapacaktım? Masanın birinde genç, birindeyse yaşlı ve yorgundum. Ben bana, ben bana bakıyordum. Daha sonra, bu bakışım sırasında, ayrı zamanların çakışmasından apayrı bir zaman mı doğdu pek bilemiyorum ama, birdenbire kendimle göz göze geldim.”

                                                                                                         Ölü Zaman Gezginleri
                                                                                 

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Melancholy Man



Can Göksun'un bu yorumunu nasıl tarif edebilirim bilemiyorum, sanki bir gezegenmiş de her dinleyişte o gezegenin üzerinde yaşamış sayısız insanın sayısız duygusunu hücrelerime zerk ediyormuş gibi hissetmeme sebep veriyor. Büyük konuşmayı pe
k sevmem ama bu sefer prensiplerimi biraz zorlamamda sakınca yok; Can Gox'un bu yorumuyla arşivimin en kıymetlisi, ufak evrenimin Canis Majoris'i olmaya namzet.

i'm a melancholy man
that's what i am

Bu kadardır sözleri. Diğer mısralar, ağır aksak melodi ve klavyenin girişi yaşanmışlıklara atılmış dipnotlardır. Artık dağılabiliriz. Gerek fiziksel, gerek ruhsal..

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Neden Çok İçiyorsun Dostum?



Neden çok içiyorsun dostum?
-Yalnızlıktan, sıkıntıdan, korkudan!

Neden çok içiyorsun dostum?
-İçmiyorum, can baba'yla e-mail'leşiyorum!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Alışkanlıktan, ruh karmaşasından!

Neden çok içiyorsun dostum?
-İçimdeki ince saz kırıldı da!

Neden çok içiyorsun dostum?
-'İçmeyip de ne yapacaksın!'

Neden çok içiyorsun dostum?
-Bak bu soruya da iyi içilir ha!

Neden çok içiyorsun dostum?
-En iyi yaptığım iş bu da ondan!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Unutmayı da unutmak için!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Baba mesleği, sürdürüyoruz işte!

Neden çok içiyorsun dostum?
-İçmezsem su kaynatıyorum yaşarken!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Derdim bol dünyaya karşı!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Bir içki ısmarla da söyliyim!

Neden çok içiyorsun dostum?
-İçiyorum, o halde varım; çünkü!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Aşk yüzünden başlamıştım, memleketin hali'ne terfi ettim!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Ertesi günkü mahmurluğumu çok sevdiğim için!

Neden çok içiyorsun dostum?
-'Bir cevap buldun mu sorularaa!'

Neden çok içiyorsun dostum?
-'İç' mimarım da ben, staj görüyorum!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Aklımı yüreğimi akort etmek için!

Neden çok içiyorsun dostum?
-İçki decoder oluyor hayatla arama!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Bazı insanlar hiç içmiyor da ondan!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Kim kimi içiyor belli değil aslında!

Neden çok içiyorsun dostum?
-'Anlatsam duyar mısın mısralarımda!'

Neden çok içiyorsun dostum?
-Sana giren çıkan ne ki dost!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Kim içiyor, ben 'tekel tadım şefi'yim!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Kaderimle bir senkron tutturamadım!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Aslında, başlayana kadar bırakıyorum!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Polis misin, alkol masası'ndan mısın!

Neden çok içiyorsun dostum?
-İçmiyorum, ruh abdesti alıyorum!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Ben gizli bir atatürkçü'yüm de!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Hayatı paylaşmak için!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Eski bir duyguyla hemşehri çıkmak için!

Neden çok içiyorsun dostum?
-İçimi içime sığdırmak için!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Başladığım işi mutlaka bitiririm!

Neden çok içiyorsun dostum?
-Kurumasın diye içimdeki yeşillik!